Merkez Gökçebağ beldesinde dünyaya gelen ve çocukluğunda çobanlık yaptığı dağlara özel ilgi duyan Gül, doğanın korunması için mücadele veriyor.
Botan Vadisi Milli Parkı ve çevresindeki dağlık alanlar başta olmak üzere Türkiye'nin birçok yerini 60 yıldır gezerek doğayı keşfeden Gül, eline aldığı çöp poşetleriyle doğaya atılan çöpleri toplayarak, sağlığını borçlu olduğunu belirttiği doğaya karşı vefa borcunu ödemeye çalışıyor.
Hüseyin Gül, en güzel yıllarını geçirdiği Botan Vadisi'ndeki dağlarda yaşam hikayesini anlattı.
Ailesine ait koyun ve keçilere 15 yaşlarında çobanlık yaptığını belirten Gül, "Bölgede bulunan her mağarayı neredeyse gezmiş, her bir taşın üzerine oturmuşum. Askerlik yaptıktan sonra avcılık yapmaya başladım. Avcılığı doğayı seven bir insan olarak yapıyordum. Amacımız neydi? Amacımız keklik öldürmek değildi, doğayı milletimize göstermek. Gider bir tane iki tane keklik avlar ve avı bırakırdım." dedi.
Doğayı seven ve dağları karış karış gezmeyi sevenlerle sık sık bir araya geldiğini anlatan Gül, huzuru buralarda bulduğunu ve bütün yorgunluğunu attığını dile getirdi.
"Şu anda 75 yaşındayım, eğer 14-15 yaşındaki bir gençle doğada yürüyorsam bunu avcılığa, dağlara ve doğaya borçluyum. İşte o dağlara ve doğaya olan vefa borcumu sahip çıkarak ödemeye çalışıyorum." ifadelerini kullanan Gül, uzun yıllar önce dağ keçileri ve keklik başta olmak üzere birçok canlının yaşadığı Botan Vadisi'nin görülmesi gereken bir yer olduğunu vurguladı.
"SİİRT, BATMAN HASANKEYF'İ ARATMAYACAK BİR DURUMDADIR"
Bölgede yaklaşık 300 mağaranın bulunduğunu ve bunların turizme kazandırılması gerektiğini ifade eden Gül, "Bu mağaralarda yatak yerleri var, hayvan barınakları, su yerleri var. O zaman çeşme yoktu. Yağmur suyundan faydalanıyorlardı, kuyulardan ihtiyaçlarını giderirdir. Dünya gittikçe gelişiyor. Bir dağcı olarak bir doğasever olarak bu mağaraların bakımının yapılıp turizme açılmasını istiyordum. Yabancı turistler gelip bu mağaraları görsün. Siirt, Batman Hasankeyf'i aratmayacak bir durumdadır." dedi.
Dağlarda yaşamanın bir çoban ve rençper için zor olmadığına dikkati çeken Gül, tehlikeli görülen yırtıcı hayvanların da doğanın bir parçası olduğunu ve kolay kolay insana zarar vermediğini anlattı.
Bugüne kadar birçok yaralı hayvanın tedavi edilmesini sağladığını dile getiren Gül, şunları kaydetti:
"Dağlarda nesli tükenmek üzere olan şahinler, kartallar var. Yırtıcı hayanlar var. Geçmişte kar 1 metre yerdeyken kendi imkanlarımla buğday alırdım, kasaplardan et, ciğer ve kemik alırdım. Bunları yırtıcı hayvan, ve keklik ve diğer canlılar için bölgeye getirirdim. Keklikler için kar olmayan yerlere, yırtıcı hayvanlar için de kaya diplerine yiyecek bırakırdım."
Edindiği tecrübeler sayesinde binbir çeşit bitkiyi tanıma fırsatı bulduğuna değinen Gül, birçok bitkinin hangi derde deva olabileceği konusunda bilgi sahibi olma şansı bulduğunu bildirdi.
-"BOTAN VADİSİ MİLLİ PARKI, TÜRKİYE'NİN EN ÖNEMLİ DOĞAL ALANLARINDAN BİRİ"
Doğaya sahip çıkmanın önemli bir görev olduğunu vurgulayan Gül, bu nedenle her fırsatta eline aldığı çöp poşetleriyle gelişigüzel atılan çöpleri topladığını ve piknikçileri doğayı temiz tutma konusunda bilgilendirdiğini ifade etti.
Doğanın korunması için bölge halkına da seslenen Gül, şöyle devam etti:
"Botan Vadisi Milli Parkı, Türkiye'nin en önemli doğal alanlarından biri. Buraya yabancı turistler de gelebilir. Ama burada önemli olan, doğayı koruyarak insanlara tanıtmaktır. Keklikler, dağ keçileri bir zamanlar burada çoktu ama şimdi neredeyse yok oldular. Bu hayvanların yeniden burada yaşaması için doğal yaşam alanlarını korumak gerekiyor. Burası, halkın piknik yapabileceği nadir alanlardan biri. Piknikçiler asla doğaya zarar vermemeli. Çöplerini toplamaları, şişeleri kırmamaları gerekir."
Gül, yaşamı boyunca dağlarla iç içe yaşamaya devam edeceğini sözlerine ekledi.
Kaynak: siirttesonsoz.com