Türkiye gazetesinden Yılmaz bilgen'in haberine göreSuriye’nin parçalanması üzerine kurulu oyun, Türkiye’nin siyasi, diplomatik ve askerî girişimleri sonucu bozuldu. Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara’nın BM ve ABD temasları ile birlikte Ankara’nın Suriye ve Orta Doğu projeksiyonu saha gerçekliği hâline dönüştü. Şam yönetimi, uluslararası diplomasi hamleleriyle ciddi manada mesafe alırken terör örgütü PKK/PYD üyelerine Batılı ülkeler kapıları kapattı. Örgütün başta İlham Ahmed olmak üzere Suriye’deki elebaşlarının ABD’den vize talepleri dört aydır süren tüm ısrarlarına rağmen reddedildi.
Trump yönetimiyle birçok kez iletişim kurma girişimi cevapsız kalan İlham Ahmed, örgüt elebaşlarından Ferhat Abdi Şahin’in de tüm görüşme taleplerine rağmen Washington’da muhatap bulamadığını ifade etti. Terörist Ahmed, “ABD bizi aşağılıyor. Washington’un tavrı kabul edilemez bir hakarettir. Bu şekilde küçümsenmemiz binlerce savaşçının gerçeklerine ve fedakârlıklarına aykırı bir durumdur. Biz 12 yıl birlikte çalıştık. ABD yönetiminin bu şekilde davranmasının mevcut ortaklığı rahatsız etmektedir” sözleriyle yaşanan krizi ilan etti.
YPG’NİN DEAŞ KARTI ALINDI
Gazetemize konuşan İstanbul Medeniyet Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İsmail Ermağan, bu gelişmeleri Türk siyaset ve diplomasisinin bir başarısı olarak nitelendirdi ve “Bölgede barış ve istikrar ancak Osmanlı benzeri bir modelle sağlanabilir” yorumunda bulundu.
Uluslararası İlişkiler Uzmanı Prof. Dr. Ermağan, Ahmed Şara’nın uluslararası etkinliğine paralel Suriye’de başkent Şam ve kuzey aksında yaşananlara dikkat çekerek şunları kaydetti:
“MEKÂNIN SAHİBİ” TÜRKİYE
Diğer tarafta İsrail’in, Suriye’de işgalleri ve 1.400 kere askerî operasyonları ile kaos istediği aşikâr. İşte bu ABD’nin küresel planları ile “özel ilişki”de farklılık oluşturuyor. Türkiye’nin mecburi iş birliği tam da bu noktada elzem oluyor ve bütün planlarda maliyetleri Trump açısından muazzam azaltabiliyor. Hindistan-Orta Doğu-Avrupa Ekonomik Koridoru (IMEC), Bir Kuşak Bir Yol Projesi’ne alternatif olacaksa, Türkiye de enerji-lojistik-yatırım planlarına bir şekilde dâhil edilmeli. Akdeniz’den Hazar’a da dikey hatta “mekânın sahibi” Türkiye gibi duruyor.
Zaten Barack, Türkiye’ye “Osmanlı Millet Sistemi”ni överken bölgede Türkler, Araplar, Kürtler yan yanalıklarına ve iş birliklerine işaret etmekteydi. Karşılıklı bağımlılık, bir nevi Benelüks devletleri gibi. Barrack’tan hareketle, o zaman Türkiye için muhtemel kuvvetli önerisi; bölgeye yönelik Osmanlı askerî ve ekonomik mimarisi oryantasyonudur.
Kaynak: KentHaber27.com
Editor : Amatörce Gazetesi